dayanmak

dayanmak
-e
1. 倚, 靠, 依靠: ağaca \dayanmak 靠着树 duvara \dayanmak 倚着墙 Çok yaşlı bir kadın koltuk değneklerine dayana dayana dışarı çıkmış. 一个老夫人架着双拐走了出来。Odalardan birinde köşeye dayanmış bir adam, sanki sızmış gibi görünüyor. 有一个人躲在一个房间的角落里, 好像是混进来的。
2. 耐用: Bu kumaş çok dayandı. 这块料子很结实耐用。Bu ayakkabı iki yıl dayandı. 这双鞋穿了两年。
3. 经得起, 受得住, 扛得起, 承受: Yemek bu sıcağa iyi dayandı. 饭菜在这种温度下没放坏。Bu sıcağa kar mı dayanır? 钱多也经不起这样的大手大脚。Çocuk ameliyata dayanamaz. 这孩子承受不了这样的手术。
4. 忍耐, 忍受: Kimsenin kendinden daha güzel olmasına dayanamazmış. 只要有人比她漂亮, 她就受不了。Zulme kimse dayanamaz. 这种迫害谁也受不了。Düşmanının meydan okuyuşlarına dayanamayıp ileri atıldı. 对手屡屡叫阵, 他忍不住冲了上去。
5. 基于, 立足于: Onun bilgisi sağlam bir temele dayandı. 他的知识有着牢固的基础。Yurdun özğurlüğü, ulusun gücüne dayanmalı. 国家自主权必须建立在国力的基础之上。
6. 依靠, 依赖: Bu iş sonunda bize dayanacak. 这件事最终还得靠我们。Yalnız baba zenginliğine dayanan, yarın yoksul kalabilir. 成́ 纵有遗产千千万, 坐吃山空终受穷。
7. 信赖, 信任: O ana babasından başka kimseye dayanmaz. 除了父母之外, 他谁也信不过。
8. 施压, 踩压: Şoför gaza dayanınca araba ok gibi fırladı. 司机一踩油门, 汽车像箭一样窜了出去。
9. 紧逼, 逼近: Ordumuz düşman başketine dayanıyor. 我军正逼近敌国首都城下。
10. 使劲推, 全力以赴干: Araba çalışmıyor, dayanalım, kenera çekelim. 车抛锚了, 咱们下去推车吧!弄到边儿上再说!Siz de dayanın, şu sandığı kaldıralım. 您也搭把手, 咱们把这个箱子抬起来。
11. 足以, 够用: Bir teneke yağ dört ay dayandı. 一桶油吃了4个月。Bu kış kömürümüz iyi dayandı. 今年冬天, 我们的煤足够用了。Çocuklara ekmek dayanmıyor. 面包不够孩子们吃。
12. 把握: İki kadeh daha çekersem dayanamam, lâfın gümrüğünü verir, yine söylerim. 我要是再喝上两杯, 就把握不住自己了, 会说起来没完。
13. 追溯至: Dostluğumuzun başlangıcı 1997 yılına dayanıyor. 我们的友谊始自1997年。

Türkçe-Çince Sözlük. 2014.

Игры ⚽ Нужно решить контрольную?

Look at other dictionaries:

  • dayanmak — e 1) Bir yere yaslanmak, kendini dayamak Odalardan birinde köşeye dayanmış bir adam, sanki sızmış gibi görünüyor. M. Ş. Esendal 2) nsz Kullanılışı uzun sürmek, dayanıklı olmak Bu kumaş çok dayandı. 3) Zarar görmemek, varlığını korumak, hasar… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yumurta kapıya dayanmak (veya gelmek) — yapılacak iş için zaman çok daralmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bıçak kemiğe dayanmak — çekilen sıkıntı artık katlanılamayacak bir duruma gelmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gelip çatmak (veya dayanmak) — vakti gelmek, kaçınılmaz olmak Konser günü gelip çattığındaysa stadyumda mahşeri bir kalabalık vardı. M. Mungan Ayrılık günleri geldi dayandı. Âşık Veysel …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kapıya dayanmak — 1) gelip çatmak Kış kapıya dayandı, daha kömür alamadık. R. N. Güntekin 2) bir şey elde etmek için bir yeri, bir kimseyi zorlamak, göz korkutmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • TEVEKKÜ' — Dayanmak …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • TEZELLUK — Dayanmak …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • dal vermek — dayanmak, yaslanmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • istinat etmek — dayanmak, yaslanmak Bizden evvelki zamanların tarihleri ekseriyetle indi vesikalara istinat etmiştir. A. Gündüz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tahammül etmek — dayanmak, katlanmak, kaldırmak Sanıyorum ki hep benim hatırım için bu hayata tahammül ediyor. Ö. Seyfettin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • takat getirmek — dayanmak, katlanmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”